top of page

Kurum içi koçluk hikayesi


Bir kurum içi koçluk hikâyesi…

“Kendim ettim kendim buldum”

Eskilerde söylenen “Kendim ettim kendim buldum” şarkısının sözlerinin koçluk mesleğini anlatan iyi bir mecaz olduğunu düşünüyorum. Erickson Koçluk Okulu’nun kurucusu Dr. Milton Erickson’ın prensiplerinden biri olan “Her insan o anda var olan en iyi seçimi yapar” prensibi, şarkının “kendim ettim” bölümünü; koçluğun temeli olan “En iyi çözümü kişinin kendisinin bulması” da şarkının “kendim buldum” bölümünü oluşturuyor. Bu yazımda, Philip Morris Türkiye’de 2010 yılından beri yaptığım kurum içi koçluk çalışmalarımı anlatmak istiyorum.

Nedir bu çalışma?

2010 yılında Erickson Profesyonel Koçluk sertifikamı aldıktan sonra Philip Morris’te, sahada ve ofiste kurum içi koçluk çalışmalarına başladım. Koçluk ile daha önce hiç tanışmamış olan çalışma arkadaşlarımız seans öncesinde “Hocam nedir bu çalışma?” diye soruyorlardı. Bu soruya Cem Yılmaz’ın “Gora” filminin bir sahnesindeki, Garabel’in Arif’e söylediği “Merak etme sende olanı sana vereceğiz” cevabı ile karşılık verip merakı espriyle gidermeye çalışıyordum. Aslında bu cevap, Erickson koçluğunun başlangıç aşaması olan “Müşteriyle Uyum” için de iyi bir örnek teşkil ediyordu. Daha sonra koçluğu seven ve buna alışan çalışma arkadaşlarımız, koçluk seansları öncesinde “Hocam bende olanı almaya hazırım” demeye başladı.

Çalışma arkadaşlarımız koçluğu neden sevdi?

Bu sorunun cevabı aslında çok basit: Koçlukta dünyanın en önemli konusunu konuşuyoruz. Dünyanın en önemli konusunun “Sen” olduğunu düşünüyorum. İnsanlar kendileri hakkında konuşmaktan hoşlanır. Şimdi ve gelecekte bütün koçlar “Sen”i konuşacaklar ve “Sen” hiçbir zaman gündemden düşmeyecek. Koçluğun önemli prensiplerinden biri olan “müşteri/danışan odaklı olmak”, bu bağlamda dünyanın en önemli konusu olan “Sen” ile bire bir örtüşüyor. Bu yüzden koçluk mesleğinin geleceğinin çok parlak olduğunu düşünüyorum.

İkinci adım: Kontrat

Mademki konuya girdik Erickson Çözüm Odaklı Koçluk Şeması’nın ikinci adımı olan “Kontrat” ile devam edelim. Koçluk görüşmelerine genelde şirketimizde kullandığımız yetkinlik modeline uygun koçluk çemberi ile başlıyorum. Burada bir es vereyim çünkü bize koçluğu öğreten PCC Zerrin Başer burada bir dakika diyerek önemli bir kuralı hatırlattır: “Koçluk, koçun belirlediği bir gündemle başlamaz”. Evet, doğru ancak ben genellikle kurum içi koçluk yaptığım için şirket gündemlerini ve önceliklerini de dikkate alıyorum. Zerrin Hocam merak etmeyin gündem ne olursa olsun koçluk seansları sonunda son kararın danışan tarafından verilmesine dikkat ediyorum! Bu başlangıç, hem şirket hedefleri hem de çalışan gelişimi için bizi ortak paydada buluşturuyor.

Koçlukta “Deneyim Yaratma”

Bu, en sevdiğim bölüm. Bazen müşterinin/danışanın sürece kapılarak kendisinden geçmesi ve ardından kendisini aşması yok mu, işte filmin başladığı yer bence bu! “Mentor Masası” adını verdiğimiz deneyim yaratma uygulamasında, müşterinin mentor olarak seçtiği kişinin gözlerinden kendisi olarak kendisine bakması bana göre hâlâ bir sihir.

“Eylem Adımları”

Koçluk görüşmelerinin son aşaması olan “Eylem Adımları” bölümü için şirket içinde uyguladığımız bir yöntem var. Farkındalığı ve kararlığı artan danışan, gündemle ilgili bir hareket planı oluşturuyor. Biz şirket içi koçluklarda genellikle performans ve beceri gelişimi üzerinde durduğumuz için hareket planlarında eğer özel bir durum yoksa danışanın izniyle amiriyle paylaşıyoruz. Hareket planları bu sayede amir tarafından takip edilebiliyor. Bu da işe ve kişiye olan katkıları gözlemlenebilir ve takip edilebilir kılıyor. Şunu hatırlatmakta yarar var, hareket planları dışında koçluk görüşmesiyle ilgili başka bir bilgi/içerik amir de olsa kimseyle paylaşılmıyor. Koçluk eğitimlerinde aldığımız ilk derslerden biri olan “görüşmelerin gizlilik esası”, koçlukta en fazla dikkat ettiğim husus.

Seansları ağırlıklı olarak koçların kullandığı bir yöntem olan “Mantıksal Algı Boyutları” sistematiğinin “Kimlik” bölümüne atıfta bulunarak bitiriyorum. “Bir Philip Morris'li olarak eylem adımlarını yerine getireceğine inancım tam.”

Konu mantıksal algı boyutlarından açılmışken, bu boyutları satış eğitimlerinin iletişim bölümünde kullanıyorum. Aşağıdaki örnekte olduğu gibi her algı seviyesindeki konuşma biçimlerinin avantaj ve dezavantajlarını anlatıyorum.

  • Dükkân pırıl pırıl (Çevre)

  • Her gün dükkânı temizliyorsun (Davranış)

  • Dükkân temizlemekte iyisin (Yetenek)

  • Dükkânı temiz tutmak senin için önemli (Değerler)

  • Sen temiz bir insansın (Kimlik)

  • Temizlik imandan gelir (İnanç boyutu)

Satış eğitimlerinde kullandığım bir diğer koçluk uygulaması da “Sonuç Çerçevesi”. Sahadaki çalışma arkadaşlarımıza, satışta itirazları karşılamada bu bakış açısını nasıl kullanacaklarını anlatıyorum. Bu konuda verdiğim örneklerden biri şöyle:

  • Satış Noktası: “Bu ürün satılmaz” (Sorun çerçevesi)

  • Satış Temsilcisi: “Ne olursa bu ürün satılır?” (Sonuç çerçevesi)

Sizlere sormak istediğim üç soruyla konuyu tamamlamak istiyorum:

1-) Bir çocuk gözüyle baksaydınız yaşamınızda öncelikli olarak neyi değiştirmek isterdiniz?

2-) En sevdiğiniz arkadaşınızın gözüyle kendinize baksaydınız kişisel gelişim konularında hangi tavsiyelerde bulunurdunuz?

3-) Olanağınız olduğu halde yapmaya cesaret edemediğiniz neler var?

Nevzat Ozansoy

Nisan 2018


 
 
 

Comments


Son Paylaşımlar
Arşiv
bottom of page